Ramazan ayının gelmesiyle işletmeler zaman zaman personeline gıda yardımı gibi yardımlarda bulunabilmektedirler. Bu yardımlar personelin işletmeye olan motivasyonunu arttırırken, çalışanlar ile işveren arasında birlik ve beraberliğin güçlenmesine katkıda bulunmaktadır.
Bu yardımlar sadece Ramazan ayında değil değişik dönemlerde de karşımıza çıkabilmektedir. Yardım adı altında dağıtılan bu erzak paketlerinin vergi kanunları karşısındaki durumu ise karşımıza Gelir Vergisi ve Katma Değer Vergisi kanunlarında çıkmaktadır:
1. Gelir Vergisi Kanunu Karşısında Durumu;
Ücret Gelir Vergisi Kanunu 61. maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır; “İşverene tabi veya belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlarla sağlanan ve para ile temsil edilen menfaatlerdir” evet İş Kanunu hükümlerine göre ücretin nakdi olarak ödenmesi zorunluluğu getirildiyse de, Gelir Vergisi Kanununa göre ücret ayni olarak ta ödenebilmektedir.
Hizmet karşılığı verilen ayınlar verildiği gün ve yerdeki ortalama perakende satış fiyatları ile değerlenir(G.V.K. Md. 63). Uygulama açısından baktığımızda şu durumların tespitini yapmak mümkündür;
- İşveren Personele ayın olarak verdiği malın satışını da yapıyorsa değerleme kendi satış fiyatı ile yapılır,
- Personele yardım olarak verilen miktar normal bir tüketicinin ihtiyacını karşılayacak kadarsa değerleme alış fiyatı ile yapılır,
Bu durumda çalışanlara yapılan gıda yardımları çalışan açısından “ücret”dir. Bu yardım karşılığında çalışan kişi bir işverene tabi ve belirli işyerine bağlı olarak erzak bedeli+KDV kadar net bir menfaat sağlamış olacaktır. Dolayısıyla, sağlanan bu net menfaatin brüt tutarının hesaplanarak, menfaatin elde edildiği aydaki brüt ücretine ilavesi gerekmektedir[2].
Ayın olarak yapılan ödemeler SSK primlerinin hesabına esas tutulacak tutarın tespitinde dikkate alınmayacaktır. Ayın olarak verilen ödemeler, sadece gelir vergisi kesintisi ve damga vergisine tabidir
2. Katma Değer Vergisi Kanunu Karşısındaki Durumu;
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun verginin konusunu ve verginin konusunu teşkil eden işlemleri belirleyen 1’nci maddesinin 1 numaralı bendinde “ticari, sınaî, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin” katma değer vergisine tabi olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanunun teslim sayılan halleri düzenleyen 3.maddenin a bendinde “vergiye tabi malların her ne suretle olursa olsun vergiye tabi işlemler dışındaki amaçlarla işletmeden çekilmesi, vergiye tabi malların işletme personeline ücret, prim, ikramiye, hediye, teberru gibi namlarla verilmesi” nin teslim sayılacağı belirtilmiştir.
Kanunun 5. maddesinde ise “vergiye tabi bir hizmetten işletme sahibinin, işletme personelinin veya diğer şahısların karşılıksız yararlandırılması hizmet sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere personele ayın olarak veya hizmet olarak verilen ücretler katma değer vergisinin konusuna girmektedir. Ancak Maliye Bakanlığı tarafından yayımlanan 9 seri nolu Katma Değer Vergisi Genel Tebliğinde şu açıklamalara yer verilmiştir.
“Katma Değer Vergisi uygulamasında personele sağlanan menfaatlerden aşağıda sayılanlar vergiye tabi değildir.
Personele işyerinde veya müştemilatında yemek verilmesi
Personele yatacak yer veya konut tahsisi
Personelin toplu olarak işyerine gidip gelmesini sağlamak amacıyla yapılan taşıma hizmetleri
Demirbaş olarak verilen giyim eşyası
İşletmenin iktisadi faaliyetini yürütmesi için yapılan ve işletmede yaratılan katma değer bir unsuru olan bu masraflar maliyetin bir parçası olduğundan personele tahsis sırasında vergiye tabi tutulmayacak bu mal ve hizmetlerin iktisabında yüklenilen vergiler ise genel hükümlere göre indirim konusu yapılabilecektir”.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.